Objektifin İçinden: Dünyaları Tek Renkli Yakalamak
Kültürlerin kusursuz bir karışımıyla Doğu'nun Batı ile buluştuğu hareketli metropol İstanbul'da, bir fotoğrafçı olarak objektifimin gücüyle sesimi bulmayı hedefliyorum.
İstanbul'un hareketli sokaklarında doğup büyüyen biri olarak şehrin dinamik atmosferine erkenden bir yakınlık geliştirdim. Kaos, uyum ve sakinlerinin günlük yaşamlarına gömülü hikayeler, fotoğraf yolculuğumun temeli oldu. Elimde bir kamerayla şehrin labirentvari ara sokaklarını keşfetmeye, gözlem ve kompozisyon becerilerimi geliştirmeye başladım.
Siyah beyaz fotoğrafçılığın dönüştürücü gücünü keşfetmem çok uzun sürmedi. Bu zamansız ortam sayesinde dikkat dağıtıcı unsurları ortadan kaldırma ve konuların içinde saklı olan ham duygulara ve anlatılara odaklanma becerisini buldum. Arnavut kaldırımlı sokaklar, hareketli çarşılar ve samimi etkileşimler, grinin tonlarında hayat buluyor ve İstanbul'un çoğu zaman gözden kaçan bir yanını ortaya çıkarıyor.
İşimin temelinde insanlık anlayışım yatmaktadır. Objektif sadece yüzleri değil aynı zamanda duyguların özünü de yakalıyor; hikayeler anlatan kırışıklıklar, dilin ötesine geçen kahkahalar ve hepimizi birbirimize bağlayan yalnızlık anları. Görüntüler, kültürel kökenden bağımsız olarak bizi birbirimize bağlayan evrensel deneyimleri yansıtan bir ayna görevi görüyor.
İstanbul ilham kaynağım olmaya devam ederken, hiçbir zaman tek bir kareye hapsolmak ile yetinmedim. Doyumsuz bir merakla, uzak diyarlara yolculuklara çıktım. Kapadokya'nın mistik manzaralarından Hindistan'ın hareketli sokaklarına kadar, farklı kültürlerin güzelliğini ve yabancı ortamların benzersizliğini aradım.
Seyahatlerimdeve gezilerimde sadece görüntüleri değil, tüm dünyaları yakalamaya çalışıyorum. Antik geleneklerin modern arka planlarla yan yana gelmesi, insan anlatılarının yakınlaşması ve duyguların kaleydoskopu, hepsi karelerde yerini buldu. Objektif aracılığıyla coğrafi sınırları aşarak insan deneyiminin birbirine bağlılığını gösterdiler.
Sabahlara kadar süren dost sohbetleri kadar keyifli,
ilk sevgilinin elini tutmak kadar heyecanlı,
yeni doğmuş bir bebeği uyurken izlemek kadar düşsel,
Cemal Süreya'nın şiirleri gibi dürtüsel bir yaşamdır fotoğraf.
Gözlerim, kalbim, beynim ve çoğunlukla ruhum…